Makale
İran Körfez’i, Irak Kuveyt’i işgal eder
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın Kuveyt ziyaretini takip ederken aklımda hep Kuveyt ve Körfez ülkelerinin önümüzdeki birkaç yıl içinde karşı karşıya kalacakları güvenlik sorunları vardı. Mesela ÅŸöyle bir endiÅŸe kapladı içimi: Saddam Hüseyin'in AÄŸustos 1990'daki Kuveyt iÅŸgali yeniden söz konusu olur mu?
O zaman Ä°ran ve Irak düÅŸmandı ve bu iÅŸgale karşı bütün dünya seferber olmuÅŸtu. Bugünse tam tersi bir durum var: Irak merkezi yönetimi neredeyse Ä°ran denetiminde. Ä°ran ise Lübnan'dan Yemen'e karşı Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin taraf olduÄŸu “cephe” ile “adı konulmamış” bir savaÅŸ yürütüyor. Bu kamplaÅŸmanın birkaç yıl içinde Körfez ülkelerini karıştıracağına, isyanlar baÅŸlatacağına hatta Ä°ran askeri tehdidinin bu ülkelere yöneleceÄŸine inananlardanım. Bir süredir de bu yönde kaygıları paylaşıyorum. Tahran'ın bu jeopolitik güç ÅŸovunda BaÄŸdat yönetimini etkin bir ÅŸekilde kullanacağı açık. Ä°ÅŸte Kuveyt'le ilgili endiÅŸem buradan kaynaklanıyor. Tahran'ın Körfez senaryosunda Irak'a düÅŸen rol yeni bir Kuveyt iÅŸgali olabilir mi?
Bir konuda yanıldım…
Kuveyt, Katar, BirleÅŸik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Umman'ın yanısıra Suudi Arabistan'dan oluÅŸan Körfez bölgesi, acaba yeni bölgesel çatışmanın ana cephesi mi olacak? Ä°ki kutuplu dünya sistemi çözüldükten hemen sonra ilk cephe Güney Asya'da açıldı. Afganistan iÅŸgal edildi, Pakistan yeniden bu savaşın içine çekildi. Ä°kinci cephe Mezopotamya'da açıldı. Irak iÅŸgal edildi. Suriye de o cephenin parçası oldu. Üçüncü cephe ise Orta Afrika bölgesinde açıldı. Bunlar olurken, Afrika'daki “ana cephe”nin küçük cephelere bölünerek artacağını, dördüncü cephenin ise GüneydoÄŸu Asya'da açılacağını düÅŸünüyordum.
Yanıldım... Afrika ile ilgili okuma doÄŸru çıktı. Orta Afrika'dan Kuzey'e kadar bir çok ülke bugün iç çatışmalarla, istikrarsızlıklarla, askeri müdahalelerle yüzleÅŸiyor. Ama yeni cephenin GüneydoÄŸu Asya'da açılacağına dair tezim doÄŸru çıkmadı. Muhtemelen en büyük, en acı verici çatışmalara sahne olacak bu çatışmalar zinciri ÅŸimdilik ertelendi.
Çünkü çok yeni ve bütün coÄŸrafyayı savaÅŸa sürükleyecek bir ÅŸey keÅŸfettiler.
“Yüzyıllık kuÅŸatma” mı, “Yüzyıllık hesaplaÅŸma” mı?
On beÅŸ yıldır, bize ait coÄŸrafyaya yönelik bütün müdahale projelerini hep “Yüzyıllık kuÅŸatma, çözülme”, “Yüzyıllık hesaplaÅŸma” baÅŸlıkları altında tartıştım. Çünkü 20. yüzyıl bizim için bir kayıp yüzyıldı. O dönemin vesayet merkezleri bizim için yeni bir 20. yüzyıl tasarlıyordu. Bu durumu “Yüz yıllık çözülme” olarak gördüm.
Biz ise, tarihin deÄŸiÅŸeceÄŸine, 20. yüzyıl parantezini kapatacağımıza, yeni bir aydınlanma ve diriliÅŸ çağının baÅŸlayacağına inandık. Bu düÅŸüncemi de hep “Yüzyıllık hesaplaÅŸma” olarak tanımladım. EÄŸer yeniden ayaÄŸa kalkacaksak bu, çetin bir mücadele sonrası olacaktı ve Türkiye dahil, coÄŸrafyanın insanları bugün iÅŸte bu hesaplaÅŸmayı yaşıyor.
Büyük ÅŸeytanlık asıl bu!
CoÄŸrafya için yeni 20. yüzyıl planlayanlar, “GüneydoÄŸu Asya Cephesi”ni açmadan önce yeni, çok daha yıkıcı, çok daha yakınımızda, evlerimize kadar uzanan yeni bir çatışma alanı keÅŸfetti. Bütün bölgeyi kanlı savaÅŸlara sürükleyecek, ülkeleri bölecek, sokakları bölecek, evleri bölecek bir ÅŸeytanlıktı bu: Mezhep savaÅŸları…
Açık konuÅŸayım; bugün itibarıyla hepimiz bu tuzaÄŸa düÅŸmüÅŸ görünüyoruz. Etnik kavgalar kısmen dar bölgelerle sınırlıdır. Ancak mezhep kimliÄŸinin bütün Ä°slam dünyasında karşılığı vardır. Bu mesele bizim “coÄŸrafya ölçeÄŸinde küresel bir anlaÅŸmazlığa” dönüÅŸtürülebilirse, yeni 20. yüzyıl tasarımcılarının baÅŸka bir ÅŸey yapmasına gerek kalmayacak. Kendileri için bedava, riski az bir kaos teorisi bu ve bütün enerjilerini bu alana yoÄŸunlaÅŸtırdılar.
Bölge ülkeleri ise, üst aklın tasarımında kendilerine düÅŸen rolü kendi gerçekleri, çıkarları, jeopolitik hesapları zannettiler. Oysa bu basiretsizliÄŸin, tarihin en büyük yanılgılarından biri olacağının farkında bile deÄŸiller. Farkında olsalar bile, “bu boÅŸlukta ne kazanırsak kardayız” gibi fırsatçı bir çizgide hizalandılar. Oysa bu fırsatlar yarın kendileri için büyük felaketlere dönüÅŸecek, bunu anlamakta zorlanıyorlar.
Böyle olunca da ülkeler bir süre sonra o “gerçekler”in dışına çıkamaz hale gelecekler. Bir baÅŸka domino etkisiyle çatışmalar ardı ardına gelecek ve bizler o çatışmalarda “haklı olarak” pozisyon almak zorunda kalacağız.
İran yayılma haritası: Mekke Savaşı vurgusu boşuna değil
Açık konuÅŸalım; bu boÅŸluktan en iyi yararlanan ülke, en fırsatçı ülke ÅŸu an Ä°ran. Bölgeye yönelik emperyal projelerin gölgesinde kendi emperyal Fars yayılmasını biçimlendiriyor. Bu yayılma ise mezhep haritasına göre ÅŸekilleniyor.
Ä°ran'ın yayılma haritası kısmen tolere ediliyor, baÅŸka türlü dengelenmeye çalışılıyordu. Ancak son Yemen müdahalesi, tehdidin bütün baÅŸkentlerde hissedilmesine neden oldu. Tahran'ın Yemen senaryosu S. Arabistan'ı çevrelemeye, onu sınırlarına hapsetmeye, bir adım sonrasında ise kalbinden vurmaya ayarlıdır. Bu yüzden senaryonun varacağı noktayı hep “Mekke savaşı” olarak niteliyorum, “tankların Kabe'ye dayanması” olarak alarm ifadesi kullanıyorum.
Buradan bakınca Suudi yönetiminin Yemen'e müdahaleden baÅŸka seçeneÄŸi zaten yoktu. Hiçbir ülke, sınırlarına kadar gelmiÅŸ bir gücün bir adım sonrasında kendisini vurmasını beklemez. Bu müdahale ise iÅŸte o bölgesel yırtılma, ayrışma ve savaÅŸ korkusuna çok az kaldığına iÅŸaret ediyor. Son dönemde, Suudi yönetimindeki görev deÄŸiÅŸikliklerine dikkat edin. Sanki bir savaÅŸ kabinesi oluÅŸturuluyor.
Ä°slamcı deÄŸil milliyetçi yayılma Körfez'i vuracak
S. Arabistan ve Körfez ülkeleri, diÄŸer Sünni ülkeleri de yanına alarak bu tehdide karşı pozisyon alırken Ä°ran'ın Riyad'dan önce Körfez bölgesini karıştıracağına inanmak için çok zorlanmamak gerekiyor. Tekrar edeyim; bütün Körfez ülkeleri tehdit altındadır ve birkaç yıla kadar bu tehdidin ne olduÄŸunu hepimiz göreceÄŸiz. Nükleer uzlaÅŸma “Ä°ran'ın Lozan'ı” olarak nitelendirilse de bu uzlaÅŸma Tahran'ın elini kolaylaÅŸtırırsa, üzerindeki baskıları azaltırsa Ä°ran'ın biriken enerjisi milliyetçilik olarak bütün bölgeye ihraç edilecektir. Asıl Ä°ran yayılmasını o zaman göreceÄŸiz.
Türkiye ve Pakistan bütün bu kaosa karşı dengeleyici hareket kabiliyeti olan ülkelerdir. Ankara'nın Yemen konusunda Riyad'a destek vermesi, Pakistan'ın ÅŸimdilik durumu izlemeye alması iki ülkenin de tehdidi tanımladığını ortaya koyuyor. Yine de Türkiye ve Pakistan, Endonezya ve Malezya gibi birkaç ülkenin bu kaosa karşı basiretli hareket edebilme, bölge ülkelerine ve toplumlarına karşı uyarıcı olma, yol haritası oluÅŸturma, bir çıkış yolu gösterme kabiliyeti var. Umarız bu ülkeler, bir an önce harekete geçer ve alev bütün bölgeyi sarmadan yapılması gerekeni yapabilirler.
Suriye'ye müdahale ÅŸart
Burada korku pazarlamıyorum. Sadece gelmekte olana biraz daha yakından bakma çaÄŸrısı yapıyorum. Bunlar yersiz endiÅŸeler deÄŸil ve okuyabilenler için iÅŸaretleri çoktan ortaya çıktı bile.
Harekete geçilecek öncelikli yer Suriye olmalıdır. Bu ülkedeki trajediye son verilmeli, artık hiçbir meÅŸruiyeti olmayan Åžam yönetimi tasfiye edilmeli, ülke Ä°ran denetiminden çıkarılmalı, yeni bir Suriye yönetimi bir an önce kurulmalıdır. Bunun için de savaşı uzatacak ihtimaller azaltılmalı, muhaliflere her türlü destek verilmelidir. Yemen'den sonra Suriye mesaisinin azami ölçüde artacağını düÅŸünüyorum. Türkiye'nin de mümkün olan en aktif katılımla bu mesaide yerini alacağını düÅŸünüyorum.
Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra bizi yoÄŸun bir Suriye gündemi bekliyor olacak. Åžu an için atılacak en önemli dengeleyici adım Suriye'nin normalleÅŸmesi olacaktır. Aksi takdirde bu ülke bütün coÄŸrafyayı ateÅŸe atacak bir tehdit haline dönüÅŸecektir.
Türkiye yüz yıllık mücadele veriyor
Tankların, topların Kabe kapılarına dayanmasını istemiyorsak, silahların namlularına Kur'an sayfaları, ayetler asılmasını istemiyorsak, birbirimiz için birer kurÅŸuna dönmeyi istemiyorsak, yüz yıldır bedel ödeyen ülkelerimizin ve insanlarımızın yüz yıl daha baÅŸkalarının savaşı için ölmelerini istemiyorsak çok acil olarak harekete geçmemiz lazım.
Türkiye'yi Osmanlı rüyası görmekle suçlayanların Fars milliyetçiliÄŸine, yayılmacılığına karşı tek cümle etmemelerine dikkat edin. Türkiye'de son yıllarda verilen mücadelenin ne kadar büyük olduÄŸunu anlayın. Türkiye'yi durdurmadan bütün bölgeyi savaÅŸ alanına çeviremeyeceklerini çok iyi biliyorlar çünkü. Bu yüzden de Türkiye, asırlık bir direniÅŸ sergiliyor ve bunu baÅŸaracak.
“Irak Kuveyt'i yeniden iÅŸgal eder mi” sorusunu çarpıcı bir cümle olsun diye yazmadım. Yeni harita taslaklarına göre bu gerçekten muhtemel!
yenisafak.com
Henüz yorum yapılmamış.